"Sorumlu ve Duyarlı Liderlik: Teknoloji ve Yapay Zekâ Çağında Gezegen ve İnsanlıkla Uyumlu Bir Sisteme Öncülük Etmek" temasıyla düzenlenen zirve ikinci gününde de yoğun katılımla gerçekleşti. Zirve kapsamında düzenlenen “Eğitimin Geleceği: Dijital Çağda Global Yetenekler Geliştirmek” konulu panelin sponsorluğunu Test Education üstlendi.
Panelin moderatörlüğünü üstlenen Pegasus Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet T. Nane, panelistlerin Türkiye’de ve dünyada kendi alanlarında önemli başarılar elde ettiklerini kaydetti.
Fulya Yalezan: Umutsuzluk yurt dışı eğitimde çok büyük artış yarattı
Panelde konuşan Test Education Centre Kurucusu Fulya Yalezan, eğitimdeki gelişmeler ve sorunlardan bahsetti. Yurt dışı eğitimin Türkiye açısından yeni olmadığını anlatan Yalezan, şöyle konuştu:
“Öğrencilerimizin en büyük sorunu sadece soru çözmek. Geleceğe dair planlarını, her şeyini bu sorulara bağlıyor ve mutsuz bir ergenlik geçiriyorlar. Yurt dışında bunları görmüyoruz, öğrenciler dersini çalışırken, sporunu ve hobilerini de yapıyor. Son yıllarda liyakatin yerini sadakat aldı. Mutsuzluk, umutsuzluk ve heyecan kaybı yurt dışı eğitimde çok büyük artış yarattı diyebiliriz. Dünya vatandaşlığı ve uluslararası kimlik edinme çabası da yurt dışı eğitime yönlendiriyor.
İş dünyası olarak son dönemde en çok şikayetçi olduğumuz konu, kadrolarda istikrar. Ama son dönemde en fazla değişen bakanlık milli eğitim bakanlığı. Cumhuriyet döneminde 70 milli eğitim bakanı değişmiş. Bu hükümette sadece 9 tane değişti. Merkez bankası başkanı 27 tane. Milli eğitim bakanı ortalama 1,5 yıl görevde kalmış. Sistem oturmadığı için burada bir sosyal çürüme yaşıyoruz. Her gelen yeni bir sistem deniyor, uyguluyor.
Krizlerde talep artıyor
Covid-19 pandemisinde yüzde 300 talep patlaması yaşadıklarını anlatan Yalezan, “Ülkemizde ne kadar kriz olursa bizim sektörümüz o kadar büyüyor. Savaş, hükümet krizleri olunca biz büyüyoruz. Keşke krizler olmasa biz büyümesek. İnsanlar kriz ortamında çocuklarını kurtarmak için yurt dışına gönderiyor” diye konuştu.
Yalezan, "Tavsiyem çocuklarımızı küçük yaşlarda yurt dışına göndermekten korkmayın. 18 yaş altında yurt dışına gönderdiğimiz çocuklar kıvılcım gibi gidip alev topu olarak geri dönüyorlar. Kökleri burada gelecekler o bayrağı devralacaklar. Üniversite ve yüksek lisan düzeyinde gidenlerin geri dönüşü maalesef sıfıra yakın. Sosyal çürümeyi önlemek lazım." dedi.
Şelçuk Şirin: Kırılma anları yaşanıyor
Panelin bir diğer konuşmacısı Akademisyen/Yazar New York Üniversitesi Prof. Dr. Selçuk Şirin, modern kurumsal eğitim ile kalkınma arasındaki ilişkinin eğitime yatırım yapılınca kalkınmanın artması şeklinde geliştiğine dikkat çekti. Tarih boyunca eğitimde pek çok kırılma anının yaşandığını kaydeden Şirin, “Bunların ilki buharlı motorların gündeme gelmesi. 21’inci yüzyılın başlangıcında internetin gündeme gelmesi büyük bir kırılma anıydı. Bunu bazı ülkeler çok iyi değerlendirdi. Şimdi yeni bir kırılma anı geliyor. Yapay zeka dediğimiz kavram gündelik hayatın her alanına sirayet ediyor” dedi.
Üniversitelerin yapısı gözden geçirilmeli
Tüm dünyada eğitim sistemlerinin en iyi ölçülen kurumlar olduğunu kaydeden Şirin, PISA testlerinde G20 ülkesi olan Türkiye’nin dünya sıralamasında 40-50 arasında olduğunu belirtti. “Bu geleceğe dair bana umut vermiyor. Aynı şekilde üniversiteler de ölçülüyor. Türkiye'de 208 üniversite var. Bunların üçte ikisinin uluslararası geçerliliği yok. Türkiye'deki üniversitelerin 3'te 2'sini kapatsanız ülkeye büyük bir tasarruf sağlamış olursunuz. Sınırlı kaynağınız varsa geri dönüşü en yüksek yere harcayacaksınız” dedi.
Şirin, Türkiye’nin dünyanın ilk 1.000 üniversitesi içinde 11 üniversitesinin olduğunu, Türkiye nüfusunun 10’da biri ölçeğindeki İsrail ve Yunanistan’ın da sıralamada 11 üniversitesinin olduğuna dikkat çekti.
20 milyon genç yüzyılı kurtarabilir
Türkiye'nin doğal kaynağı olan genç nüfusunun giderek azaldığını ve hiçbir zaman eskisi gibi olamayacağını kaydeden Şirin, “Şu an var olan 20 milyon genci iyi eğitip kullanabilirsek bu yüzyılı kurtaracağız. Bizim sıra dışı düşünen kuşaklara ihtiyacımız var ama şu an Türkiye'nin eğitim sistemi buna müsait bir sistem değil” dedi.
Şirin, şöyle devam etti:
"Ne yapacağız sorusu çok kıymetli. Okullar zihinsel gelişime odaklanmıştı teknolojiyle beraber buna artık gerek var mı diye sormak lazım. Fiziksel, bilişsel, sosyal*duygusal gelişim 3 alan var. Birinci alan boş, ciddi bir obezite var, Amerika'yı yakında yakalayacağız. Türkiye'de 2 gençten biri akran zorbalığı yaşıyor. Sosyal duygusal olarak çocukların ihtiyacını karşılayacak müfredat yok."
Paul Georges: Öğrencilerin motivasyon ve eğlenceye ihtiyacı var
Eğitimde ihtiyaçların zamanla değiştiğini kaydeden İstanbul Saint-Joseph Lisesi Müdürü Paul Georges ise, gençlerin daha spontan olduğunu ve kişisel sorularını yöneltmekte tereddüt etmediklerini belirtti. Z kuşağının farklı beklentileri ve algıları olduğunu ve eski kuşaklara göre daha az formel olduklarını anlatan Georges, “Kişisel görüşlerini kolayca açıklayabiliyorlar. Öğrencilerin çok fazla motivasyona ve eğlenceye ihtiyacı var. Onlara çalışma disiplini vermek gerekiyor. Daha fazla gerçek hayat deneyimine ihtiyaç duruyorlar. Hem veliler hem de öğrencilerin daha fazla rehberliğe ihtiyaç duyulduğunu görüyoruz. Kimi zaman aile yapılarında karmaşık durumlar oluyor. Pandemi sonrasında bir topluluğa ait olma hissine ihtiyaçları var. Pandemiden çok etkilendi bu çocuklar. Gençler çevre meselelerine yönelik kaygı duyuyorlar. Yeşil becerileri kazandıracak okullara ihtiyacımız var” dedi.
Öğrenciler zorlanıyor
Türkiye ve Fransa’daki okullar arasındaki farklara da işaret eden Georges, yakın dönemde okula gelen Fransız öğretmenlerin not ve sınavlara ilişkin streslerin yabancı öğretmenleri çok şaşırttığını belirtti. “Öğrencilerin son sınıfta neden bu kadar yorgun olduklarını söylüyorlar. Öğrencilerin misyonların gerçekleştirmek için kaygısı, zamanı, enerjisi çok fazla zorlanıyor. Diğer taraftan, öğretmenler buraya geldiğinde hayranlık duyuyorlar çünkü öğrenciler çok nazikler, onlara kulak vermeye hazırlar. Fransa’da öğretmenlerin prestiji eskisi kadar yüksek değil hatta tehlikeli hale gelmiş durumda” dedi.
Metin Sitti: Sanayi ile iş birliğinin artması lazım
Üniversite sanayi iş birliğinin artması gerektiğini ifade eden Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Sitti de, “Ar-Ge noktası çalışılması lazım. Doktora düzeyinde olan kişilerin daha çok iş dünyasında yer edinmesi gerekiyor. Üniversitelerin şirketler tarafından sponsor edilmeli” diye konuştu.
Üniversitelerde nitelik yerine sayının ön planda olduğunu vurgulayan Sitti, şöyle konuştu:
“Genç nüfusumuzu göze aldığımızda bunlara eğitimi ulaştırmamız da lazım. Bütün üniversitelerimiz iyi bizim diyebilmemiz gerekiyor. Öğretmen altyapı ve kültürü oluşturmamız lazım. Önümüzdeki 15 yıl içinde bu avantaj olan gençleri iyi yetiştirdiğimiz zaman önemli bir avantajımız var. Eğitimin sadece mesleki olmadığını, kültürel ve sosyal bütünü olduğunu gösteriyoruz. Bizim bu kaliteyi öne almamız gerekiyor.
İyi liselerimizden yurt dışına gidenlerin oranız 20-30 yıl önce yüzde 20 seviyelerindeydi. Şu anda çoğu yurt dışına gidiyor. Bu oranları daha iyi seviyeye çıkarma noktasında çalışmamız lazım.”