Denizbank, geçen yıl, Rusya’nın en büyük ve köklü bankası Sberbank’tan Dubai’nin en büyük devlet bankası ENBD’ye geçmişti.
Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, dünyada ve Türkiye’de ekonomik dalgalanmaların hissedildiği bir konjonktürde Denizbank hisselerinin 1 çarpan ile el değiştirmesiyle ‘sektörün parlayan yıldızı’ olduklarını bir kez daha ispat ettiklerini söyledi.
Ateş, “Bu yatırım sonrasında, tüm hissedar değişikliklerimizde olduğu gibi yine, ENBD’nin yüzde 100 mutabakatıyla Denizbank ismimiz ve üst yönetim kadromuzla yolumuza devam ediyoruz” dedi.
Yeni süreçte de ülke ekonomisinin sağlıklı büyümesine ve cari açığın kapanmasına katkı sağlayacağına inandıkları tüm sektörlere katkı yapmak istediklerini söyleyen Ateş, başlıklar halinde, şu değerlendirmelerde bulundu:
- İmalat sanayi ve ihracatçılara destek vermeye devam edeceğiz. Kuruluşumuzdan bu yana desteklediğimiz ve niş sektörlerimiz olan turizm, eğitim, sağlık, enerji, altyapı, tarım ve denizcilik sektörlerini desteklemeyi sürdüreceğiz. KOBİ’de sektörün üzerinde büyüyerek toplam kredi pazar payımızı artıracağız. 2020’de tabana yaygın mevduat politikamızı sürdürecek, ihtiyaç kredilerinde büyümeye devam edeceğiz. Ayrıca e-ticaret alanında 360 derece online satın alma deneyimi sırasında oluşturduğumuz tüketici finansman modellerimizle yeni işbirliklerine imza atacağız.
- 2020 yılında TL odaklı bir kredi büyüme sergilenmesini bekliyoruz. Nitekim kamu otoritesinin de bu konuda teşvik edici yönlendirmesi mevcut. Son iki yıldır ertelenen talebe ve mevcut durumda faizlerin gerilemiş olduğu seviyeye bağlı olarak, TL cinsi kredi büyümesi bireysel segmentlerde yoğunlaşma gösterecektir. Gerek kapasite kullanımındaki ve gerekse de üretim seviyesindeki artışa bağlı olarak, işletme kredileri de toplam kredi büyümesine destek verecektir. Halihazırda 9x seviyesinde bulunan kaldıraç oranının (aktifler/öz sermaye) korunacağı varsayımı altında, Türk bankacılık sektörünün 2020 yılında kredi hacmini 500-600 milyar TL kadar artırabilecek bir potansiyeli barındırmakta olduğunu düşünüyoruz.
- Ekonominin dengelenme sürecinde cari açık pozitife döndü, enflasyon ve faizler hızla geriledi. Bundan sonra özel sektörün yeniden devreye girmesi ve bankacılık sektöründeki limitli finansman kaynaklarının yatırıma yani katma değer yaratacak firmalara yönelmesi lazım. Nitekim kamunun da bu konuda destekleyici adımlarını görüyoruz. Bu yönelim ne kadar çabuk olabilirse ekonomi de o kadar hızlı toparlanacak. Dış açıkları ve enflasyonu yeniden çok yükseltmeden yüzde 3-5 aralığında makul ama istikrarlı bir büyüme hızına kavuşabiliriz.
- 2019 yılında reel sektörün iş hacimdeki daralma, alacak vadelerinin uzaması ve finansman giderlerindeki artış neticesinde bankalardaki takipteki krediler oranında artış ve banka kârlılıklarında gerileme gördük. Bankacılık sektöründe takipteki kredi oranı 2019 Aralık ayı itibariyle yüzde 5,2 seviyesinde ama bankacılık sektörünün baş edemeyeceği bir noktada değil. Sektör güçlü sermaye yapısı, kuvvetli likiditesi ve iyi yönetim sayesinde geçtiğimiz dönemdeki kur, faiz ve enflasyon dalgalanmasının üstesinden gelebildi. Faizlerdeki gerilemeye paralel olarak özellikle kredi hacmindeki artış ve firmaların finansman giderlerindeki azalma NPL oranlarına 2020 yılında olumlu yansıyacaktır.
- Uluslararası finans kurallarına göre bankaların bu süreçte karşılık ayırmak zorunda olduğu bazı firmaların işlerinin yeniden düzeleceğini ve bu karşılıkların bankalara geri döneceğini düşünüyoruz. Sonuç olarak tüm bu nedenler, yüzde 11,2’lere gerileyen banka kârlılıklarını 2020’de tekrar yukarıya taşıyacaktır.