“Sürdürülebilir dönüşüm süreci, adil ve kapsayıcı olmalı”

27 Ekim 2022 | 23:20
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) “Başka Türlü Mümkün: Sürdürülebilir Gelecek için Dönüşümü Birlikte Tasarlamak” temasıyla düzenlediği 15. Sanayi Kongresi, iş dünyasını buluşturdu.

İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) interaktif formatta düzenlediği İSO 15. Sanayi Kongresi, “Başka Türlü Mümkün: Sürdürülebilir Gelecek için Dönüşümü Birlikte Tasarlamak” temasıyla Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. Sanayicinin tüm paydaşlarla bir araya geldiği 15. Sanayi Kongresinde, küresel sorunların çözümünün yine küresel bir yaklaşım ile ele alınması gerektiğinden hareketle, başta iklim değişikliği olmak üzere çevresel ve toplumsal sorunlara ilişkin stratejileri de içeren yeni bir dünya düzenine yönelik tüm gelişmeler ve trendler tartışıldı.

İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay ve İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın ev sahipliğinde düzenlenen kongre, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton’un yanı sıra bini aşkın sanayici, iş dünyası temsilcisi, akademisyen ve öğrencilerin katılımıyla gerçekleştirildi.

Kongrenin açılışında, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın telgraf mesajı aktarıldı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın mesajında, “İSO, sanayi şirketlerimize değer katmak amacıyla hareket ederken dünyamızın geleceğini de bir öncelik olarak göz önünde tutan tavrıyla Türk özel sektörünü ulusal ve uluslararası alanda en iyi şekilde temsil etmektedir. 15. Sanayi Kongresi’nin hayırlara vesile olmasını diliyor, başarılarınızın devamını temenni ediyorum” ifadeleri yer aldı.

Kongrenin açılış konuşmasını yapan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, pandemi nedeniyle iki yıllık zorunlu bir aradan sonra Sanayi Kongresinde yeniden yüz yüze buluşmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Bahçıvan “Covid-19 pandemisi için pek çok olumsuzluğu dile getirmek mümkün. Ancak krizlerin aynı zamanda insan hayatındaki en önemli kazanımlar olduğunu da kabul etmek gerekir. İnsanlık tarihi boyunca karşılaşılan buna benzer nice zorluğu aşmak için üretilen çözüm yolları şu an yaşadığımız medeniyetin de temel taşları. Umut, bilim ve iş birliği ise insanlığın zorluklar ile mücadelede en önemli gücü. Ancak pandemi, gezegenimizdeki yaşama ilişkin uzun ve zorluklarla dolu filmin sadece kısa bir fragmanı olabilir. Asıl bizi bekleyen korkutucu film iklim değişikliği ve bunun yıkıcı etkileridir. İklim değişikliğiyle mücadelede geciktiğimiz her gün bize daha büyük zorluklar getiriyor. Bu konuda geleceğe umutla bakmaya devam edebilmek için bilimin sesine kulak vermeli ve küresel anlamda iş birliğini tesis etmeliyiz. İSO olarak sürdürülebilir gelecek için sanayide dönüşümün şart olduğunun ve bu dönüşümü ancak siz paydaşlarımızla birlikte tasarladığımızda başka türlüsünü mümkün kılacağımızın bilincindeyiz” dedi.

Sürdürülebilirlikte metodolojik bakışla ilerledik


İSO olarak “sorumlu üretim” yaklaşımını benimsediklerini vurgulayan Bahçıvan “Sorumlu üretim anlayışı aynı zamanda iklim değişikliğine maruz kalmanın yarattığı riskleri yönetmeyi de gerekli kılıyor. Hem iklim değişikliği, hem sürdürülebilirlik bağlamında yaşadığımız tüm gelişmeler sanayinin temel sektörlerini farklı boyutta tetikleyecek birçok faktör ile karşı karşıya olduğumuzu bize gösteriyor. Bu nedenle İSO olarak sanayimize yönelik tehditlere karşı güçlü bir rehberlik sunmak için kendimizi zorunlu hissettik ve sürdürülebilirlik konusunda metodolojik bir bakış açısıyla çalışmalarımızı planladık” diyerek 2021 yılını sürdürülebilirlik yılı ilan ettiklerine, bu yöndeki faaliyetlerde stratejik yönlendirmeyi yapmak amacıyla “İSO Sürdürülebilirlik Platformu”nu kurduklarına ve yaptıkları bazı çalışmalara değindi. Sürdürülebilir gelecek için dönüşümün artık kaçınılmaz olduğuna ve artık harekete geçmek için zaman kalmadığına işaret eden Bahçıvan, şöyle konuştu:

“Sürdürülebilirlik, bir yolculuk”


“Bu kapsamda 15. Sanayi Kongresinden sizleri sürdürülebilir dönüşüm konusunda daha kararlı adımlar atmak üzere uğurlamayı hedefliyoruz. Esasen sürdürülebilirliği bir yolculuk olarak görmek belki de en doğrusu… Rekabetçi olmaya devam edebilmek için şirketinizin içinde bulunduğu ekosistemi, ulusal ve küresel koşulları, yeni trendleri mutlaka değerlendirmeniz gereken bir gelişim yolculuğu. Değerlendirmeleri güncel tutmak, olası risk ve fırsatları belirleyerek kısa, orta ve uzun vadeler için hedefler koymak ise bu yolculuğun kolaylaştırıcıları. Ne iş yapıyor olursak olalım doğaya ve topluma olan etkilerinizin farkında olup, olumsuz etkileri azaltacak şekilde iş yapmak ise bu yolculuğun olmazsa olmazı. Kurumsal vatandaş bilinci ile hareket etmenin önem kazandığı günümüzde sürdürülebilirlik yolculuğuna çıkmak artık bir tercih değil. Uluslararası ticaretin değişen koşulları, güncellenen yasa ve mevzuatlar, tüketici beklentileri ve en önemlisi gençliğin talepleri şirketlerin bir an önce sürdürülebilirlik bakış açısını benimsemelerini gerektiriyor. Sürdürülebilirlik konusundaki dönüşümü gerçekleştirmenin belirli maliyetlere katlanmayı gerektirdiği ise hepimizin malumu. Bununla birlikte dönüşüm için gerekli kaynak ihtiyacının karşılanması için sürdürülebilir finans kapsamındaki ürün ve hizmet çeşitliliğini her geçen gün artırıyor. Sürdürülebilirlik stratejisini benimseyen şirketler; doğaya ve topluma olan olumlu etkilerini görünür kılarak dönüşüm için ihtiyaç duydukları finansal desteklere daha kolay ulaşabiliyorlar.”

Gümrük Birliği müzakerelerinde sürdürülebilirliğe yer verilmeli


Sürdürülebilirliğin Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerini bir fırsata dönüştürülebileceğini de belirten Bahçıvan “AB, başta sınırda karbon vergisi olmak üzere sürdürülebilirlik konusunda ülkemizi ve sanayimizi yakından ilgilendiren birçok düzenlemeyi hayata geçirmek kararlılığındadır. Gümrük Birliği içindeki ülkelerin eşit şartlarda rekabet edebilmeleri adına Türkiye’nin de AB ülkelerine sürdürülebilirlik konusunda sağlanacak fon, destek ve ayrıcalıklardan faydalanması gerektiğine inanıyoruz. Gümrük Birliği müzakerelerinde sürdürülebilirlik unsuruna yer verilmesi ve Türkiye’nin üyeliğe aday ve Gümrük Birliğine dahil bir ülke olarak AB üyeleriyle aynı koşullara sahip olmasının sağlanması gerekli” dedi.

Dönüşüm süreci adil ve kapsayıcı olmalı


Sürdürülebilirlik yolculuğunda dijitalleşmeyi iş süreçlerine entegre etmenin şirketler için kazanım olacağını da vurgulayan Bahçıvan, şunları söyledi: “Başta çalışanlarımız olmak üzere şirketlerimizin paydaşları için yarattığı faydanın kalıcı olması için, dönüşüm sürecinin adil ve kapsayıcı olmasını da önemsemeliyiz. Özellikle seslerini duyurmakta zorlanan gençleri, kadınları ve engellileri dinlemekle yetinmemeli; anlamaya, desteklemeye ve yollarını açmaya daha çok çaba göstermeliyiz. Bu çabanın sonunda bu dönüşümün amacı insanlık olarak gezegenimiz üzerindeki varlığımızı devam ettirebilmek. Kısaca sevdiklerimiz ile güven içinde yaşamımızı sürdürmek ve geleceğe dair umudumuzu korumak istiyoruz. Öyleyse bu denli köklü ve çok taraflı dönüşümün ancak iş birliği içinde gerçekleşeceğini de kabul etmeli ve bu iş birliğini tesis etmek için kolları sıvamalıyız. Hepimizi ilgilendiren bu dönüşümün zorlu bir süreç olduğunun farkındayız. Herkesin fikrine, emeğine ihtiyacımız olacağı anlayışı ile kişiler, kurumlar, sektörel arası, ulusal ve küresel iş birliklerini geliştirmek için çabalarımızı esirgememeliyiz. Bu nedenle bugün “Başka Türlü Mümkün” diyerek “Sürdürülebilir Gelecek için Dönüşümü Birlikte Tasarlamak” için bir aradayız.

Okyay: “Türkiye’de sürdürülebilirliğe bütünsel bir bakışla yaklaşmalı”


İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay da şunları söyledi: “Sürdürülebilirlik ancak yeşili olduğu kadar dijitali, korumacılığı olduğu kadar ön alıcı yaklaşımı kapsayan, bütüncül bir yaklaşım ile mümkün. Türkiye’de ihtiyacımız, konuya tamamen bütünsel bir bakış açısıyla yaklaşılması, kur-faiz tartışmalarının dışına çıkarak rekabetçi konumumuzun güçlendirilmesidir. Bunun en temel unsurlarından biri de beşeri sermayemizdir. Bilim ve eğitimi olması gerekli yere koymadan, zihniyeti bu odak üzerine değiştirmeden ilerlememiz gerçekten zor” dedi.