Euro Bölgesi 'çift dipli resesyonun' eşiğinde

27 Ekim 2022 | 18:37
Brexit'in olumsuz etkisi, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vaka sayısındaki artışla sıkılaşan kısıtlamalar ve aşılamanın yavaş bir seyir izlemesinin, Euro Bölgesi ekonomisini "çift dipli" veya "W tipi" olarak adlandırılan resesyona sürükleyeceği belirtiliyor.

Kovid-19 salgını, 450 milyonluk nüfusa sahip AB'de gündelik hayatı etkilemeye, başta büyüme ve istihdam olmak üzere ekonomi için tehdit oluşturmaya devam ediyor.

Salgından en çok etkilenen sektörlerden turizm, konaklama, hava yolları, seyahat, yeme-içme ve tekstilde firmalar iflasın eşiğine gelirken, bazı sektörlerde faaliyet gösteren şirketler de hayatta kalma mücadelesi veriyor.

Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) faiz oranlarını çok düşük seviyede tutması, kamu, hanehalkı ve şirketlerin çok düşük faizle borçlanabilmesi, ECB'nin sağladığı toplam 1 trilyon 850 milyar avroluk destek ve AB'nin 750 milyar avroluk kurtarma paketi, AB'de Kovid-19 krizine çare olamadı.

Ekonomik toparlanma üzerindeki baskı nedeniyle bölge ekonomisi, bu yılın başında yeniden küçülmeye hazırlanırken, Kovid-19 vaka sayılarının yeniden artmasıyla Avro Bölgesi ekonomisinin çift dipli resesyona sürükleneceği belirtiliyor.

Teknik olarak, resesyon; "üst üste iki çeyrek GSYH'de küçülme yaşanması" olarak ifade edilirken, "ekonominin resesyondan çıkışa geçtikten sonra yeniden küçülmeye girmesi" ise "W tipi resesyon" ya da "çift dipli resesyon" olarak adlandırılıyor.

AB'nin aşı stratejisi


Salgının ikinci dalgasında bazı ülkelerde her zamankinden daha sıkı uygulanan kısıtlamalara karşın Kovid-19'un mutasyona uğramış başka türünün İngiltere ve Hollanda'da görülmesinin ardından AB ülkelerinde vaka sayılarının gelecek günlerde hızla artmasından endişe ediliyor.

Aşılama programlarının yavaş ilerlediği 27 üyeli AB'de, doğru miktarda doz sağlamadaki başarısızlığı nedeniyle AB'nin yürütme organı Avrupa Komisyonu, eleştirilerin odağında yer alıyor.

Haziran 2020'de Kovid-19'a karşı aşının sağlanması için Birlik olarak müzakere etme konusunda anlaşan AB, hem pahalı ve hem de eksi 70 ila 80 santigrat derecede dondurulup muhafaza edilmesi ve nakliyenin de bu şekilde yapılması gereken BioNTech-Pfizer aşısından yüksek sayıda sipariş vermek konusunda isteksiz kaldı.

Avrupa basınında, birçok AB üyesi ülkenin, dondurulması gerekmeyen daha ucuz AstraZeneca aşısını satın almak istediği belirtilirken, "Almanya'nın, Eylül 2020'deki görüşmelerde diğer AB ülkelerini fazladan BioNTech-Pfizer aşısı siparişi için ikna etmeyi denediği ancak başarısız olduğu" şeklinde haberler yer aldı.

AB üyelerinin sağlık yetkilileri, ülkelerinin Aralık 2020 ve Ocak 2021'de beklenenden daha az sayıda aşı almasından rahatsız olduklarını aktardı. Düzenledikleri basın toplantılarında, aşılarla ilgili bir dizi soru yağmuruna tutulan AB yetkilileri de aşılama programlarının uygulanmasındaki ana sorunun "üretim kapasitesi" olduğunu ileri sürdü.

Kovid-19 aşı stratejisinin bir parçası olarak AB; Moderna, AstraZeneca, Sanofi-GSK, Janssen Pharmaceutica NV, BioNTech-Pfizer ve CureVac ile 6 aşı sözleşmesi imzalarken, bugüne kadar AB'de sadece BioNTech-Pfizer ve Moderna aşılarının kullanımı onaylandı. Sonbaharda siparişler verildiğinde onay alacak ilk aşının hangisi olacağının bilinmemesi de AB'nin aşılama planlamasını olumsuz etkilediği belirtiliyor.

AB'nin aşı alımı ve aşılama planlamasına ilişkin stratejisi başarısız mı oldu?


Kovid-19'un mutasyona uğramış başka türünün giderek yaygınlaşması, Avrupa'da bazı ülkelerin aşı stratejilerini hayata geçirmekte zorluk yaşayacağı endişelerine yol açıyor. AB'ye yönelik eleştiriler, "AB'nin Kovid-19 aşısının uygulanması konusunda yeknesak bir yöntem benimsediği ancak bunu pratiğe dökmek için gerekli mali imkanlara ve uzmanlığa sahip olmadığı" yönünde oluyor.

AB'de geniş kapsamlı bir aşı kampanyasının beklenenden daha zorlu bir süreç olduğu ortaya çıkarken, Avrupa basınında, "mevcut sağlık krizinde ne zaman vurgu, sürat ve girişkenlik gerekse AB ve bünyesindeki refah devletleri sınıfta kalıyor." eleştirisi yapıldı.

İsrail, ABD ve İngiltere gibi ülkelerin aşı yapılan kişi sayısında çok daha ileride olması Avrupa basınında bugünlerde sık sık gündeme gelirken, AB, "yeterli miktarda hazır aşı almadığı ve bunları kullanıma ağır aksak soktuğu için aşı konusundaki gecikmelerden" sorumlu tutuluyor.

Brexit sonrasında yaşanması öngörülen kargaşanın henüz ortaya çıkmadığı İngiltere'de ise ülkenin, Kovid-19 aşısının geliştirilmesi ve uygulanması konusunda Avrupa'daki en ileri ülke olduğunu daha yılın ilk günlerinden itibaren göstermesi dikkati çekti.

Pfizer-BioNTech tarafından geliştirilmiş aşı ile Oxford Üniversitesi ve AstraZeneca tarafından geliştirilen İngiltere-İsveç ortak ürünü yerel aşı, İngiltere'de 2 milyondan fazla insana uygulanırken, AB'de ise henüz bu seviyeye gelinemedi.

GSYH'de art arda ikinci düşüş için sahne hazır


Brexit nedeniyle yaşanan ticaret kesintilerine Kovid-19 aşısının uygulanmasındaki gecikme ve Kovid-19'un mutasyona uğramış türü de eklenince Euro Bölgesi'nde GSYH'de art arda ikinci düşüş için sahnenin hazır olduğu belirtiliyor.

Bu yılın ilk çeyreğinde GSYH'de öngörülen düşüşün, 2020'nin başındakinden az olması beklenirken, ECB ve borçlu hükümetler üzerinde daha fazla mali destek sağlamaya yönelik baskının da artacağı tahmin ediliyor.

Uzmanlar, kısıtlamalar ve "yavaş" aşılamaların ekonomik toparlanmaya yardımcı olmadığını belirterek, ekonomik faaliyetlerde sıkı kısıtlamaların en büyük sorun olduğunu vurguluyor.

Kurumlar da büyüme beklentilerini düşürdü


Daha önce Euro Bölgesi ekonomisinin bu yılın ocak-şubat döneminde yüzde 1,3 büyüyeceği öngörüsünde bulunan Bloomberg Economics, tahminini yüzde 4 küçülme olarak revize etti.

JP Morgan, Euro Bölgesi'nin geçen yılın son çeyreğinde yüzde 9 ve 2021'in ilk çeyreğinde yüzde 1 küçülmesini beklerken, UBS, ilk çeyrekteki yüzde 2,4 büyüme beklentisini yüzde 0,4 düşüşe çekti.

Goldman Sachs Group Inc. ise büyük belirsizlik ve "risklerin aşağı yönde daha da eğimli olduğu" hafif bir daralma öngörüyor.

Euro Bölgesi'nin önde gelen ekonomik araştırma kuruluşları Alman Ekonomi Araştırma Enstitüsü, İsviçre Araştırma Enstitüsü ve İtalya Ulusal İstatistik Enstitüsü, geçen ay, artan koronavirüs vaka sayısı ve ekonomilerin kısmen de olsa kapanmasının etkisiyle 2021'in ilk çeyreği için tahminlerini aşağı yönlü revize etti.

Euro Bölgesi için 2021 ilk çeyrek büyüme tahminini yüzde 1,5'ten yüzde 0,7'ye çeken bazı kuruluşlar, büyümenin ikinci çeyreğe kadar yüzde 3'e ulaşmasını beklemediklerini belirtiyor.

Allianz SE, 18 Aralık 2020'de yayımladığı raporda Euro Bölgesi'nin Almanya, Fransa ve İtalya gibi kilit ekonomilerinde Kovid-19 vaka sayılarının artması, salgının yayılmasını önlemek için uygulanan kısıtlamaların sıkılaştırılması ve bunların 2021'e uzatılmasının bölge ekonomisinin yıla zayıf başlayacağının işareti olduğunu aktararak, uzun bir resesyon riskinin arttığına dikkati çekti.

Bu arada, Kovid-19'un sebep olduğu sağlık ve ekonomik krizin yanında Brexit'in de Avro Bölgesi ekonomisi üzerinde olumsuz etkileri bulunuyor. Brexit'te ticaret anlaşması görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması ihtimaline karşın İngiltere'ye ürün göndermek için acele eden Avro Bölgesi şirketlerinin dış satımda yıl sonu artışına neden olmasının ardından ihracatın tekrar zayıflayabileceği belirtiliyor.

Üye ülkeler arasındaki farklılıklar


Euro Bölgesi ekonomisinin 2023'e kadar salgın öncesi seviyesine geri dönmesi beklenmiyor.

AB'ye üye ülkeler arasında ekonomiye ilişkin büyük farklılıkların olması da dikkati çekiyor.

Avrupa'nın lokomotif ülkesi Almanya'da, salgının yayılmasını önlemek amacıyla alınan sert önlemlere karşın fabrikalar açık kalırken, hükümet, hayat için zorunlu olmayan iş yerlerini kapattı. Fabrikaların açık kalmasının sanayiye dayalı Alman ekonomisine yaradığı belirtiliyor.

Almanya'da, Kovid-19 vaka sayısı ve ölümler artarken, aşılamada yavaş ilerleme olması eleştirileri beraberinde getiriyor. Alman basını, aşıdaki yavaş ilerlemeyi AB'nin bürokratik kararlarına bağlıyor. Basında, "AB'nin aşı konusunda Kasım 2020'nin ortasına kadar somut eyleme geçmediği ve çok az aşı satın aldığı" eleştirileri yapılıyor.

Ülkede geliştirilen BioNTech aşısının Almanya'da değil de başka ülkelerde daha hızlı kullanıma girmesi eleştiri konusu olurken, daha önce BioNTech ile daha çok aşının tedariki için sözleşme yapılması gerektiği belirtiliyor. AB'nin ilk aşı alımı için sadece 3 milyar avro ayırması da tepkiyle karşılanıyor.

Ekonomik gücüne ve aşının ülkede bulunmasına karşın Almanya'da aşılamanın yavaş yürüdüğü de bir başka tartışma konusu olarak dikkati çekiyor. Bunun ülkenin aşı stratejisinin doğru olmadığından kaynaklandığı belirtiliyor.

Almanya Başbakanı Angela Merkel'in, dün, ülkede salgının yayılmasını önlemek amacıyla alınan sert önlemlere en az 2 ay daha devam edilmesi gerektiğini söylediği öne sürüldü.

Nüfusun büyük kısmı aşılanırsa ekonomik toparlanmanın hızlanması bekleniyor


Almanya'dan sonra Euro Bölgesi'nin ikinci büyük ekonomisi Fransa'da, ekonomi hizmetlere daha fazla bağımlı olduğu için Kovid-19'un neden olduğu sağlık ve ekonomik krizi derinden hissediliyor.

Fransa'da hükümet, bu yıl baz etkisiyle yüksek büyümenin zor olacağını öngörürken, aşı kampanyasının yavaş ilerlemesi nedeniyle eleştirilere maruz kalıyor.

Bu arada, bazı AB ülkelerinde kamu borç yükünün Kovid-19 krizi sebebiyle alınan önlemler sonucu rekor düzeylere çıkması da endişelere neden oluyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), 2020'de Almanya'nın kamu borcunun GSYH'ye oranının yüzde 74'e ulaşacağı öngörüsünde bulunurken, Fransa'da bu rakamın yüzde 116 ve İtalya'da yüzde 160 olacağı tahmin ediliyor.

Uzmanlar, bir yıldan uzun süren bir zorluğun ardından Avro Bölgesi'nde ekonomik toparlanmanın yılın ikinci çeyreğinde başlamasını öngörüyor. Avrupa'da aşılanmanın artması, kısıtlamaların hafifletilmesi ve vaka sayısının azalmasıyla ekonomik toparlanmanın başlangıçta hızlı olması bekleniyor.