Türkiye’de özel okullaşma oranı artıyor. Özel okul sayısı 2013 yılından bu yana hızla yükseliyor. 2013’te 4 bin 300 özel okulun bulunduğu Türkiye’de bugün okul sayısı 8 bin 250’ye ulaşmış durumda. Bu artışın gerisinde özel okul yatırımlarına teşvik verilmesi ve yatırım hangi bölgede olursa olsun Beşinci Bölge teşviklerinden yararlandırılması yatıyor.
Ayrıca devletin özel okullarda çocuğunu okutan velilere ‘Eğitim-Öğretim Desteği’ adı altında maddi yardımda bulunması ve dershanelerin kapatılması sürecinde isteyen dershanelerin teşviklerden de yararlanarak özel okula dönüşmesinin de bu artışa katkısı büyük.
Türkiye Özel Okullar Birliği Başkanı Cem Gülan, bugün özel okulda okuyan öğrenci sayısının 1 milyon 150 bine ulaştığını söylüyor. Gülan, son yıllarda hem yeni yatırımcıların sektöre girmesi, hem mevcut okulların zincirleşmesi hem de dershane zincirlerinin toplu halde özel okula dönüşmesiyle sektörün büyüdüğünü belirtiyor.
TOBB Türkiye Eğitim Meclisi Başkanı Dr.Yusuf Ekinci, geçmişte zincir okulların hızlı büyüme sürecinde dayanma gücü zayıf bazı okulları devraldığını hatırlatıyor. Ekinci, “Ancak son dönemde, mevcut okullardan güçlüler ayakta kaldığından, kısmen de olsa zincirlere akış yavaşladığından ve yeni yatırımlardaki teşvik avantajları nedeniyle yeni okullar kurulması ağırlık kazanıyor” diye konuşuyor.
GELECEĞİN MODELLERİ
Verilen devlet desteklerinin yanı sıra yasa gereği özel okulların yüzde 3 oranında burslu öğrenci okutma zorunluluğuyla birlikte birçok veli çocuğunu özel okula gönderebilir hale geldi. Özel okullardaki rekabet de iyiden iyiye arttı. Artık kurumlar farklılaşmak için geleceğin eğitim modelleri üzerine çalışıyor.
Tabii bugün geçerli olan mesleklerin pek çoğunun önümüzdeki dönemde yok olacağı beklentisi de bunu aslında zorunlu kılıyor. Tüm eğitimciler teknolojinin eğitimdeki yerinin ne olması gerektiğini, tasarım odaklı düşünme gibi konuları tartışıyor.
Peki gelecekte nasıl bir eğitim modeli olacak? Eğitimciler oyun tabanlı öğrenmeden sosyal medyayla öğrenmeye ve hatta mobil öğrenmeye kadar birçok yöntemden söz ediyor. Öğrenme belki sınıf dışına taşınıp bireyselleştirilecek. Belki okullar şekil değiştirecek, geleneksel eğitimin yerini home-scholing denilen evde eğitim alacak.
Türkiye’deki özel okullar arasında yeni eğitim modellerine yatırım yapanların sayısı artıyor. Kimi okul STEM eğitimini sanat ve tasarımla birleştiriyor, kimi okul ise projeler aracılığıyla çocukların yaşamı tanımalarını amaçlıyor.
YEPYENİ MESLEKLER ÇIKACAK
Dijitalleşen dünyada ‘zamansız ve mekansız’ (spaceless-timeless) yani her an, her yerde (anywhere-anytime) iletişim kuruyoruz. Bilgiye ulaşmanın en hızlı yolu dijitale kayınca, eskiden eğitimde önemli olan bilgiyi öğrenmek, yorumlamak ve depolamak iken, günümüzde önemli olan doğru bilgiye nasıl ulaşacağımızı bilmek oldu.
Psikolog ve OyunTerapisti Ezgi Ökse, bu konuda şunları söylüyor: “Z kuşağı ile eğitim sonucu edinilen mesleklerde şekil değişiyor. Da Vinci Enstitüsü’nün yaptığı araştırmaya göre, 2030 yılına kadar şu an var olan mesleklerin 2 milyonu yok olacak ve Z kuşağı yepyeni meslekler üretecek.
Yakın gelecekte dil öğrenmeye gerek kalmayacak, dijital çeviricilerle konuşmalarımız istenilen dile çevrilecek. Çünkü gelecek nesil için önemli olan bilgiye en kısa yoldan ulaşmak olacak. Z kuşağı ezbere karşı ve depolamak için beyni değil dijital veri depolayıcıları kullanmayı tercih ediyor.”
DİJİTAL DENGE
2000’den sonra doğanlar Z kuşağı olarak adlandırılıyor. Ezgi Ökse’ye göre, Z kuşağı tepkisini sesini yükselterek, fiziksel güçle değil iletişim araçları ile gösterecek. Z kuşağının önceki kuşaklardan en büyük farkı, internetin, teknolojinin içine doğmuş olmaları. Ökse, bu kuşakla ilgili şu bilgileri veriyor: “Bu kuşağın dünya vatandaşı olması için farklı bir donanımla yetişmesi önemli.
Çabuk sıkılıyor, çabuk öğreniyor, çabuk tüketiyor, birebir iletişimden ziyade çoklu ve çevrimiçi iletişimi tercih ediyorlar. Bu yüzden eğitim sisteminin artık yabancı diller gibi teknolojik açıdan da tüm imkanları sunması gerekiyor. Fakat bunu da Z kuşağının karakteristik özelliklerini göz önünde bulundurarak bir denge içinde yapmak şart.”
Acıbadem Maslak Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Arzu Önal Sönmez de okulda kullanılan teknolojilerin öğretmenler tarafından artık çocukların ilgisini derse çekebilmek için bir araç olarak kullanıldığının altını çiziyor. Sönmez, yeni eğitim modellerinin kullanımının artacağına da vurgu yapıyor.
ÖĞRETMENİN ROLÜ DEĞİŞECEK
ABD’nin prestijli fütürizm (gelecekbilim) konferanslarından olan TED’den 2013’te 1 milyon dolar kazanan Sugata Mitra, eğitimin şekliyle birlikte öğretmenlerin rolünün de değiştiğini söylüyor. Mitra, “Öğretmenler geride kalsın, sadece öğrencilere yoldaşlık yapsın yeter” diyor. Yani öğretmenlerin gelecekte öğretme yerine yol göstermeleri gerektiğini düşünüyor.
Dünyada online eğitimin öncülerinden biri olan ve eğitim deneyleri ile araştırmalar yapan Sugata Mitra, “Dünyadaki bütün çocukların doğuştan gelen merak duygusunu uyandırarak ve birlikte çalışmalarını sağlayarak geleceğin eğitim sistemini tasarlamak, böylece onları desteklemek istiyorum. En iyi öğretmenler ve okullar, onlara en fazla ihtiyaç duyulan yerlerde bulunmazlar” diye konuşuyor.
Sugata Mitra, 13 yaşın altındaki çocukların her şeyi merak ettiğini söyleyerek, “Aslında 13 yaşına kadar kendi sorularının cevaplarını kendileri bulabilecek şekilde kendi kendilerine yetişmelerini sağlarsak, ondan sonra da böyle devam edecektir. 13 yaş öncesi doğal merakı olan soruların cevaplarını verebilmek becerisini geliştirmek aslında işin anahtarıdır” diyor.
HİBRİT LİSELER
Eğitim uzmanı Kayhan Karlı ise ‘hibrit liselerden’ söz ediyor. Karlı, hibrit lisenin tanımını şöyle yapıyor: “Lise öyle olmalı ki bir mezun orada elde ettiği bazı becerilerle hayatını devam ettirebilmeli ve gelecekte gerçekten kendisi ihtiyaç hissettiğinde ihtiyacı olan üniversiteyi bulup gitmeli.
Örneğin öğrencilerine girişimcilik ve dijital tasarım becerisi kazandıran bir lisenin mezunu rahatlıkla kendi dijital tasarım girişimini yapabilir, hayatını buradan kazanabilir. Ne zaman bu işini ilerletmek için daha derin bilgiye ihtiyaç duyduğunu hissederse, o zaman bir üniversite derecesine mi yoksa bir sertifika programına mı ihtiyacı olduğuna karar verir ve eğitimine devam eder.”
Kayhan Karlı, okulların gençleri geleceğe hazırlaması gerektiğini, her yerde farklı atölyelerin bulunmasının yararlı olacağını vurguluyor. Karlı, “Dijital beceriler yanında insani beceriler harmanlanmalı. Böyle mezunlar oluşturmak için liseyi yeniden tasarlarken bu yaklaşımlarla programı zenginleştirilmiş yeni hibrit liseler kurmalıyız” diyor.
Teknolojiyi daha eğlenceli kullanmanın ipuçları ABD'de teknoloji ve eğitim konusuna odaklanan Secure Edge Network, sınıflarda teknolojinin nasıl daha etkili kullanılabileceği ile ilgili önemli ipuçları paylaşıyor.
Video Akışı: Sınıflarda daha fazla videonun kullanılması öğretim ortamını geliştirir. Öğrencilerin soyut konuları daha da somutlaştırmasına yardımcı olur. Youtube eşsiz bir kaynak. Her konuda yüzlerce güvenilir video yer alıyor.
Oyun: Hangi çocuk oyunu sevmez. Tablet ve mobil cihazlarda eğitsel uygulamalardan faydalanmak, öğrenme sürecinde yardımcı bir unsur olarak kullanılabilir. Öğrenciler bu sayede kendi gelişimlerini daha rahat takip edebilir. Eğitici oyunlar zaman zaman öğrenciler arasında bir rekabet doğmasını sağlar. Bu sayede problem çözme becerilerini kullanmalarını gerektiren zorlu bölümlerin üstesinden daha büyük şevkle gelebilirler.
Sosyal medya: Eğitimde sosyal medyanın kullanımı tartışılıyor. Ancak günümüzde sosyal medyayı eğitimin dışında tutmak mümkün değil. Öğrenciler okuldan sonra sosyal medyanım içine dalıyor. Hayatın bu denli içinde yer alan bu platformlar neden bir eğitim mecrası olarak kullanılmasın. Örneğin belli konularda online bir tartışma alanı olarak kullanılabilir. Derste ortaya atılan veya bir ödevle görevlendirilen öğrenciler sosyal medyada birbirleriyle tartışabilir. Bu sayede kaynakların paylaşımı artabilir, öğrenciler birbirlerine daha çok yardımcı olabilir ve daha etkili grup çalışmaları yapabilir.
Bloglar: Bloglar sayesinde öğrenciler kendi çalışmalarını yayınlayabilir. Bu öğrencilerin kendi gelişimlerini takip etmesi açısından eşsiz bir fırsat. Zamanla daha düzenli olarak bloguyla ilgilenen öğrenciler belli rutinlerle içerik üretmeyi ve çalışma disiplinini öğrenebilir. Ayrıca öğrenciler birbirlerinin bloglarını takip edebilir ve birbirlerinin çalışmaları ile ilgili olarak yorumlarda bulunabilir. Online dünyada geri-bildirimler daha kaliteli çalışmaların ortaya çıkmasını sağlayabilir.
Video konferanslar: Online dünyada video konferanslar mesafelerin önemini ortadan kaldırıyor. Bugün bir öğrenci dünyanın diğer bir ucundaki bir başkasıyla bir video konferansta yer alabilir. Bugün öğrenci platformları ve organizasyonları dünya çapında video konferanslara öğrencileri de davet ediyor. Hem yabancı dilin gelişmesi hem de gruplar önünde kendini ifade edebilme yeteneğinin gelişmesinde bu konferanslar oldukça işlevsel.
Ortak çalışmalar: Teknoloji birden çok cihazı kullanma imkanı veriyor. Tablette yapılan çalışmalar sunumlarda kullanılıyor. Cihazlar arasındaki iletişim, öğrencilerin arasındaki koordinasyonu geliştirmek için kullanılabilir. Ortak çalışmalar bu sayede daha eğlenceli ve öğretici kılınabilir. Örneğin bazı öğrenciler bilgisayarda tabletler için içerik hazırlayarak, bir grupta takım arkadaşlarına yardımcı olabilir.
BAHÇEŞEHİR OKULLARI / STEM Bienali düzenliyor
Bahçeşehir Okulları'nda, farklı disiplinlerin birbirlerinden ayrı değil birbirleriyle bağlantılı olarak, proje ve üretim temelli bir şekilde öğretilmesini hedefleyen bir eğitim anlayışı var. Okul buna sanat ve tasarım boyutunu da ekleyerek STEM+A eğitimini oluşturdu ve anaokulundan itibaren tüm okullarda uygulamaya başladı. Okul bunu bir adım daha sonraya taşıdı ve STEM Bienali'ni dünyada ilk defa düzenleniyor.
STEM Bienali'nde bu eğitim kültüründe yetişen öğrencilerin bilim ve teknolojiyi harmanlayarak sanatsal ürünler ortaya çıkarmaları sağlanıyor. STEM Bienali'nin teması dünyaya ve insana saygı. Bienalin başlığı ‘make a better world'. Türkiye'nin farklı şehirlerinden lise öğrencilerinin hazırladığı 45eser14-17 Mayıs tarihleri arasında Beşiktaş Deniz Müzesi'nde ücretsiz olarak bilim ve sanatseverlerle buluşacak.
Bahçeşehir Okulları Kurumsal İletişimden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Özlem Dağ, bu bianelle öncelikle öğrencilere müthiş bir üretim deneyimi yaşattıklarının altını çiziyor. Dağ, konuşmasını şöyle sürdürüyor: "Düşünün ki bir grup öğrencimiz kutup ışıklarını bir akvaryum üzerinde oluşturuyor. Pop art bir periyodik tablomuz var ki okulun bahçesine zor sığdı ve neredeyse tüm öğrencilerin emeğiyle ortaya çıktı.
Bilim ve sanatın temel sembollerinin ışık ve tellerle heykelleştirildiği bir eser var. Mülteci sorununa müthiş bir eleştirel yaklaşım var. İki kapı ile dünyanın bugün yaşadığı en büyük sorunu anlatıyor. Çok etkilendiğim bir diğer proje, insanı yaptığı tercihlerin sonuçlarını tartmaya davet ediyor. Tüm bunları bir arada göreceğimiz STEM Bienali'mizin hem sanat hem de eğitim camiamız için büyük bir kazanım olduğuna inanıyorum."
FMV IŞIK OKULLARI / Ispartakule'de yeni lise
Eğitimde 130 yıllık köklü bir geçmişe sahip olan ve Osmanlı döneminden bugüne ilk yabancı dil eğitiminden ilk karma eğitime kadar pek çok alanda ilkleri başlatan Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları, Nişantaşı, Ayazağa, Erenköy ve Ispartakule kampüslerinde Işıklı nesiller yetiştiriyor. Anaokulundan Liseye kadar 5 bin öğrenciye eğitim veren Işık Okulları'nın Erenköy Kampüsü'nde bir de Fen Lisesi bulunuyor. Vakıf bünyesinde yer alan FMV Işık Üniversitesi de 6 bine yakın öğrencisiyle Şile ve Maslak'taki kampüslerinde Türkiye'nin dört bir yanından gelen öğrencilere gelecek sunuyor.
Kuruluşunun 130'uncu yıldönümünü kutlayan FMV Işık Okulları, ‘önce iyi insan yetiştirme' hedefiyle öğrencilerini çok yönlü dünya vatandaşları olarak topluma kazandırmayı amaçlıyor. FMV Işık Okulları, bu amaç doğrultusunda okul sayısını artırarak 20162017 eğitim-öğretim döneminde Ispartakule Kampüsü'nde yeni lisesini de hayata geçiriyor.
FMV IŞIK OKULLARI / Ispartakule'de yeni lise
UĞUR OKULLARI / Erken Çocukluk Programı
Uğur Okulları, Erken Çocukluk Eğitim Programı'yla çocukları, yetenekli, meraklı ve değerli kabul ediyor. Reggio Emilia felsefesi üzerine oturtulan Uğur Okulları Erken Çocukluk Eğitim Programı'nın önemli parçalarından biri de proje çalışmaları. Proje, çocukların doğuştan getirdikleri güdülenmiş usta araştırma ve merak güçleriyle derinlemesine araştırma yaparak gerçekleştiriliyor. Burada amaç, çocukların sorularına cevap bulmak ve bunlar üzerine çalışma yapmalarını sağlamak.
Reggio Emilia felsefesine göre düzenlenmiş eğitim ortamları aynı zamanda STEM çalışmaları için de en ideal ortamlar olarak kabul ediliyor. Uğur Okulları'nda sınıf ve koridorlarda bulunan ‘Konuşan Duvarlar' adı verilen panolar çocuklara verilen değerin bir göstergesi ve diğer çocuklarla iletişim kurmanın bir aracı olarak çocukların yaptıkları çeşitli çalışmalarla dolduruluyor.
Uğur Okulları Sanat Atölyeleri'nde öğretmen ve öğrencilerle birlikte çalışan ‘Atelierista' adında görsel sanatlar öğretmeni, yürütülmekte olan projeyle ilgili haftalık aktivitelerin planlanmasına yardım ediyor. Bu aktiviteler öğrencinin kil, resim, kolaj, heykel gibi yeni araçlarla kendini ifade etmesine yardımcı oluyor.
Uğur Okulları'nda projeler eğitim anlayışının temelini oluşturuyor. Projeler aracılığıyla çocukların yaşamı tanımaları amaçlanıyor. Öğrenciler ‘proje yaklaşımı' sayesinde araştırma sürecine aktif bir şekilde katılıyor.
STEM eğitimi, araştırmayı, gözlem yapmayı, soru sormayı, tahmin etmeyi, yaparak-yaşayarak öğrenmeyi teşvik etmek gibi başlıkları içermesi bakımından tam olarak okul öncesi eğitimde Uğur Okulları'nın kazandırmayı amaçladığı nitelikleri kapsıyor.